Çocuk Gereksinimlerinde
- Anne ve babalar, belli bir takım yaşam koşulları içinde başarısızlığa ve düş kırıklığına uğramışlar veya başarı kazanmışlardır. Bu açıdan çocuklarını gerektiği gibi değil, kendi deneylerinden çıkarttıkları sonuca göre yetiştirmek eğilimindedirler.
Bu deneylerin çocuklar için olumlu olan yanları bulunabilir, ancak çocukların kendi özel olanak ve kişiliklerine sahip oldukları düşünüldüğünde bu uygulamanın çoğunlukla sakıncalar çıkarabileceği görülür.
- Anne ve babaların tek sorunu çocukları değildir. Çağımızın bin bir sorunu tüm bireyler gibi onları da sarıp kuşatmış, onları da bunaltmıştır.
İşten yorgun argın dönen bir baba, çoğu kez evde sessizlik istediğinden, çocuğun hareket gereksinimini kısıtlayacak, bit gereksiniminin doyumunu aradığı sırada davranışlarına ket vuracak, otoriter olan baba sert bir disiplin gösterecek, daha yumuşak bir yapıda olanı çocuğu bir kaç kez azarladıktan sonra muhtemelen işi oluruna bırakacaktır.
Evin düzenine özen gösteren anne de, babanın davranışlarıyla paralel düşen bir biçimde, çocuğu en temel gereksinimlerinden biri olan hareket ihtiyacını kısıtlama, ket vurma veya bir iki sert çıkıştan sonra başıboş bırakma eğilimi içinde bulunabilecektir.
- Annenin ve babanın çocuğa karşı gösterdikleri sevecenlik çoğu kez bilinçsizdir. Bilinçsiz şefkat en az sevgi eksikliği kadar önemli sakınca doğurabilir. Kendine duyacağı yersiz güven, tüm isteklerinin yerine gelmesi alışkanlığı, onu okulda sosyal yaşamda başarısız kılar.
- Aile çevresinde çok sert bir disiplin altında yetiştirilen, çocukluğunu yaşaması engellenen çocuk, her şeyden öte mutsuz, güvenini yitirmiş bir çocuktur.
Ailenin güya şefkatli otorite adıyla uyguladığı bu tutum, çocuğun tüm otorite temsilcilerini, okulda öğretmeni, müdürü, sosyal yaşamda tüm yönetici kesimi, evdeki hoşlanmadığı ve hatta bilinçaltında nefret ettiği kişiyle özdeşleştirip bunların tümünü reddetmesine, onlara karşı çıkılmasına yol açabilir.
- Aile içi eğitiminde uyum, aile bireylerinin çocuğa karşı olan tutumlarında tutarlılık ve ona karşı anlayışla, sağduyuyla, gereksinimlerini bilerek, sınırlarını belirleyerek yapılacak yaklaşımlar, sağlıklı, dengeli bir kişilik gelişimine olanak sağlar.
Ancak çocuk, çoğu kez aile içinde bu ortamı bulamamaktadır. Anne ve babadan birisi veya büyükbaba, büyükanne gibi aile büyükleri genellikle daha toleranslı ve şefkatli davranmakta, otoriteyle şefkat prensibi birbirleriyle çatışarak çocukta şaşkınlık ve istikrarsızlık oluşturmaktadır.
Sözgelimi babanın neden olduğu gözyaşları annenin şefkatli parmaklarıyla kurulandığında veya büyükannenin tatlı sözleriyle avuntu verilmeye çalışıldığında, çocuk çelişkili duyguların etkisi altında huzursuzluğa düşer.
- Her çocuğun içinde bulunduğu aile için taşıdığı bir anlam vardır ve aileden aileye bu anlam değişmektedir, Bu anlam farklılığını kazandıran pek çok etken vardır, ancak burada çocuğun istenirliği üzerinde durmak gerekir.
Çocuk katılacağı aile için bir sevinç kaynağı olduğu kadar bir sorun da olabilmektedir. O, bazen beklenen bir umuttur, istenen, aranan, kavuşulan bir sevinç kaynağıdır.
Bazen de istenmeyen, kaçınılan, buna rağmen gelen davetsiz misafir, zoraki konuktur.
Çocuk, bir ailenin umut, düşünce ve düşlerini gerçekleştirecek, özlenen, istenen bir varlıksa, ona karşı yaklaşım sevgi, şefkat ve özen doludur.
Yok eğer istenmeyen, istenmediği halde gelen, pek çok soruna kaynak olan bir varlıksa, horlanan, itilen, sevgi şefkat ve ilgiden payını alamayan bir sığıntıdır adeta. Kendi ailesi içinde bir üvey evlat, bir beslemedir.
Değişik koşullarda anne babanın tutumu değişmekte ve bu tutum çocuğun yapısal niteliğiyle de kaynaşarak, onu etkileyerek çeşitli sonuçlar doğurmaktadır. |