Yaşlılarımızı ve onların engin deneyimlerini hiç bir zaman unutmuş değiliz. Gençlerin enerjisi ne kadar önemliyse, yaşlılarımızın tecrübeleri de bir o kadar önemlidir. Keşke her iki taraf da birbirini engel olarak değil de, tamamlayıcı olarak görebilseler.
1 Ekim Uluslararası Yaşlılar Günüdür. Dünya Sağlık Örgütü tarafından kabul edildi ve giderek yaygınlaşan bir şekilde tüm dünyada kutlanıyor.
Bilim adamları, yaşlılığı yeteneklerin kristalleştiği ve yoğun bir yaşam birikimi ile anıların, insanı yeni deneyimlerinin tadını çıkarmaya hazır kıldığı onurlu bir dönem olarak nitelendiriyorlar.
Yaşlılığın tadını sanırım en iyi Japonlar çıkarıyor. Ne zaman havaalanına gitsem mutlaka yaşlı Japon turistlerle karşılaşıyorum. Yaşları 70, hatta 80’ in üzerinde olanlar çoğunlukta. Sırtlarında çantaları tin tin dünyanın dört bir yanını dolaşıyorlar. İkinci, üçüncü baharlarını yaşıyorlar.
Bizim yaşlılarımız ise 60’ından sonra adeta ölümü bekliyorlar. Her ne kadar bazıları koltuklarına yapışıp kalmış olsalar bile.
12 Nisan 2002’ de gerçekleşen Uluslararası Yaşlılar Asamblesi tarafından yayımlanan Yaşlanma 2002 / Uluslararası Eylem Planı’nda, “İnsanların her yerde güvenli ve saygın bir şekilde yaşlanmalarını ve toplumlarında bütün haklara sahip birer vatandaş olarak yaşamaya devam etmelerini garanti etme” kararı alındı.
Evet, Batılı toplumlar, yaşlılarına fazlasıyla önem veriyorlar. Çünkü çok iyi biliyorlar ki; bu gün o noktadalar ise bunu onlara borçlular.
Olaya Türkiye açısından baktığımızda ise vitrindeki bazı yaşlı örnekler, bu kesim adına ödüllendirici değil adeta cezalandırıcı oluyor. Bazı isimler yüzünden tüm yaşlılar aynı kefeye konuluyor. Kafaların değişmesi gerekiyor.
Türkiye’nin çocuk, genç ve erişkin politikalarının yanı sıra yaşlılara yönelik politika geliştirmesinin zamanı geldi ve geçiyor. Ülkelerin refah düzeyi artık yaş ortalaması ve yaşlılara sunulan olanaklar çerçevesinde ele alınıyor.
Batılı toplumlar, yaşlılara sunduğu olanakları çok daha fazla arttırırken, bizim çocuklara ve gençlere bile yeterince kaynak sağlayamıyoruz. Unutmayalım ki; bu gün yaşlılara burun kıvırıp, sırtını dönenler de yarın aynı konuma gelecekler. Yaşlılar da elbette çekilmesini bilmeliler.
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaş ortalaması giderek artıyor. Batılı ülkeler gibi olmasa da, yaşlılarımızın sayısı her geçen gün çoğalıyor. Uzun yaşam eziyet değil, keyif getirmeli.
|