Soğuk günler geride kaldı. Baharla birlikte park ve bahçeler renkli kıyafetlerini giymeye hazırlanıyor. Şimdi bahçıvanlığın tam zamanıdır.
Bahar bu sene de elini ağırdan alıyor. Henüz peş peşe bir hafta boyunca güneşi göremedik ancak doğanın renklendiği, havanın da mis gibi koktuğu günler artık çok uzak sayılmaz.
Çoğumuz havaların ısınmasıyla birlikte kendini soğuk kış ayları boyunca uzak kaldığı doğanın kollarına bırakma fırsatı bulacak.
Bazılarımız ise zamanını bu dönemin belki de en çok sevilen işi olan "bahçıvanlığa" ayıracak. İster az ister çok, etrafında bulunan her metrekare toprağı kazıp bir şeyler ekme ve onların büyümesini seyretme heyecanı kaplayacak birçoğumuzun içini.
Bahçe işi şüphesiz yalnızca ekip biçmeyle alakalı bir konu değil. Yeşille uğraşmak aynı zamanda kış boyunca boşalan "pillerimizi" yeniden doldurmamıza da yarıyor.
Pek çok insan bu zevkin tadına varabilmek için şehir merkezlerinden şehir dışında bulunan yazlıklarına veya eş dostlarının yanına gidecek.
Bahçeleri kış yorgunluğundan çıkarıp "bahar" havasına kavuşturmak ise düşünüldüğü kadar zor bir iş değil.
Yeni dikilecek ağaçlar, çiçekler veya kenara köşeye yerleştirilecek bahçe mobilyaları mekânın bir anda cennete dönüşmesini sağlayacaktır.
Ancak şunu unutmayın ki, bir bahçenin göz alıcı hale gelmesi için banka hesabınızı yağmalamanıza gerek yok.
Uzmanlar insanın yaşadığı mekânlarla ilgili şu genel kaideye dikkat çekiyor: En güzel mekân kendinizi en rahat hissettiğiniz mekândır.
Bu rahatlığa ulaşmak için ise gerekli olan tek şey hayal gücü. Çoğu zaman yapılan ufak tefek bazı değişiklikler mucize haline gelebiliyor.
Bahçe kültürünün geçmişi ise oldukça eskilere dayanıyor. Özellikle Mezopotamya ve Mısır bölgesinde büyük ve bakımlı bahçeler yalnızca kral ve yüksek mertebeli yöneticilerde bulunuyordu.
Mısır'da elde edilen tarihi belgelere bakılırsa özellikle Birinci Firavun Sülalesi'nin yaşadığı M.Ö. 2 bin 950 döneminde krallar öldükleri zaman mezarlarına değerli ziynet eşyalarının yanı sıra bitki tohumları da konuyordu. Bu tohumların arasında dereotu, akasya, kereviz, hatta yonca tohumları bulunduğu belirtiliyor.
Bahçe sanatını en üst seviyeye taşıyan kültürlerin arasında ise Japon ve Çin kültürü ilk sıralarda yer alıyor. Özellikle doğanın minyatür biçimlerini yaratma konusunda adeta uzman haline gelen Japon bahçecilik anlayışı Zen ve Feng Shui tarzlarıyla dikkat çekiyor.
Avrupa'da ise bahçecilik anlayışı Romalıların etkisiyle kıtanın geneline yayıldı. Fransızlar matematiksel ölçülü ve dev bahçeleri tercih ederken İngilizler, içerisinde nadide tür bitkilerin bulunduğu botanik türü bahçeleri yeğledi.
Botanik bahçeler 15 ve 16'ncı yüzyılda özellikle Avrupa'da popüler hale geldi. İçlerinde en nadide bitkilerin bulunduğu bu bahçeleri hemen her saray kompleksinde görmek mümkün.
Bahçenizi çekici hale getirmek için büyük masraflara girmenize hiç gerek yok. Çoğu zaman doğru yerlerde yapılan ufak tefek değişiklikler fark yaratmak için yeterli olur. Örneğin ahşap bir çit gibi...
Barok Dönemi'yle birlikte ön plana çıkan "planlı" bahçe modeli özellikle Fransa'da çok tutuldu. Bu tarzı benimseyen bahçeler dönemin gösterişli saraylarının en önemli unsurlarının başında geliyordu.
Japonlara has Zen bahçe sanatında doğa küçük ölçekli olarak taklit edilir. Küçük kayalar dağları, su birikintileri ise denizleri temsil eder.
|