Bahçıvanlar;
Tomurcuklar büyüyüp, gül olma çağına geldi mi, bahçıvanları bir sevinç kaplar. Yüzlerinde memnun ve mutlu bir ifade okunur. Kendileri de bir rahatlık, bir huzur duymağa başlar.
Bahçeleri renk renk güllerle, çiçeklerle; menekşe, yasemen, gelincik, karanfil, şebboy, ıtır, amber, iğde, akasya ve benzerleriyle bezemek en büyük zevkleridir. Güllerini, çiçeklerini ayrı ayrı, ihtimamla, şefkatle okşarlar. Onları sevgi ile büyütürler, beslerler. Çiçekler ve kuşlar onların sevgilileridir.
Bahçıvanların bahçelerinde ayrık otları, devedikenleri de vardır. Onları terbiye etmeğe, islah etmeğe çabalar. Yoksa onların üstüne kezzap dökeyim, köklerini kurutayım demez.
Engin ve rengin bir şefkati vardır bahçıvanların. Çeşniye doymaz. İsterler ki, bahçelerde her türden güller, çiçekler, meyveler, kokular, kuşlar bulunsun. İsterler ki yeryüzü çiçeklerini gökyüzüne sunsun.
Kendilerine has kokuları vardır bahçıvanların. İnsanı teneffüs ettiren havaları vardır. Huzur ve sükûn veren bir manyetik alanları vardır.
Yaz demez, kış demez; bahar demez, güz demez, yılmadan, yorulmadan, usanmadan çalışır bahçıvanlar... Kurak mevsimlerde, susuz iklimlerde; gül kokan terleriyle, cennet ırmaklarından tatlı gözyaşlarıyla sular fidanlarını, güllerini, çiçeklerini.
Akşamın alaca karanlığında, gün batarken, geceleyin mehtapta, şafak sökerken, gün doğarken, kuşluk vakti, öğle sıcağında, ikindilerde bahçıvanlar hep işlerinin basındadır. Bin bir emek ve zahmetle tarlalarını tanzim eder, tımar eder, budar, bakımlarını yapar. Çevrelerini düzenlerler.
Bazen güllerin dikenleri bahçıvanın ellerini, parmaklarını kanatır. Bahçesini çeşit çeşit, cins cins öten kuşlarla donatır. Onlara ötüş talimleri uçuş talimleri yaptırır.
Bahçıvan "Gülderen"dir. Bahçenin bülbülü de kendidir, gülü de... |