Çalışan bir annenin 4 aylık ücretli ve 6 aylık ücretsiz izin kullanma hakkı bitip de çocuğu bir bakıcıya teslim etme zamanı geldiğinde eteklerinin tutuşması boşuna değildir.
Yakınlarla büyütme döneminin sona erip çekirdek aile yapısından dolayı bakıcılara kalan bebekleri ve annelerini bu tarihlerde zor günler bekler. Ailenin bir üyesi haline gelen bakıcının seçimi bu bakımdan çok önemlidir.
Bakıcının yatılı olması geceleri de bebeğe bakması anlamında alınmamalıdır. Anne evde ise bebeğin yaşamsal ihtiyaçlarını anne karşılamalıdır. Bir başka deyişle ilk 3 yaşta annenin bebeği ile geçireceği kaliteli zaman onun yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamasıdır.
Şehirleşme ile birlikte çekirdek aile modeli benimsendi. Aile küçüldü, ancak birey başına harcama orantısal olarak arttı. Tek elden gelen kazanç aile bütçesi için yetersiz olmaya başladı. Bu durumda annenin maddi katkısı zorunlu oldu. Bu zorunlulukta çocuğun bakıcı ile büyümesine karşıyım demek sadece yaralayıcı olur.
Yapılacak iş bakıcıya rağmen annenin çocukla yakın ilişkisini kurgulamaktır. Yani, annenin yokluğunda çocuğun anne yanındaymışçasına onu hissediyor olması bir gereksinimdir.
İnsanın gelişme aşamaları izlenirse, bu yaş 3 yaşından önce olmamalıdır. Ancak zorunlu hallerde anne bebeğinden ilk gün de dahi ayrılmak durumunda kalabilir.
Daha önceki yaşlarda ayrılmak söz konusu ve seçenekler mümkün ise, 13-18. aylar ve 2,5 – 3 yaş arası daha dikkatli olunmalıdır.
Bakıcının bakması genellikle anne iş için ayrıldığında söz konusudur. Burada çocuk annesinden ayrılır. İş için olan ayrılmalar şüphesiz ki gün içinde ve kısa süreli ayrılmalardır. Ancak bebek beyni zamanı algılayamaz.
Annenin ortamda olmaması onun için bir ayrılıktır. Bazen annenin varlığında bakıcı bebek ile ilgilenir. Bebeğin altını alır, besler ve uyutur. Bu da bebek için bir ayrılıktır. Çünkü bebek yaşamsal önemde olan bu üç eylemin annesi tarafından yapılmasını tercih eder.
Bu tercih daha anne karnında annenin kokusunu kodlamakla başlar. Bir başka deyişle bebeğin beyninde onu annesine yönlendirecek koku ile ilişkili sistemler mevcuttur.
Psikolojik olaylar soyut olaylar değildir. Psikolojik sorunların beyinde somut yapıları vardır. İkincisi, bakıcı değiştirmek gerçekten bebeğin psikolojisini bozar. Bebek huysuz, huzursuz olur, uykuları bozulur. Sebepsiz kusma, kabızlık gibi mide-barsak yakınmaları başlayabilir.
Bütün bunlar, sorunla eş zamanlıdır. Bakıcı değiştirmek çocuğun lisan, zihin ve öğrenme mekanizmalarını zedeler. İleride başkalarına güven duygusunun gelişmesini olumsuz etkiler.
Bu olumsuz etki, ailede: panik atak, depresyon, şizofreni, intihar eğilimleri gibi genetik yatkınlık ile seyreden psikiyatrik sorunlar varsa ve erkek çocuklarda daha belirgin olarak ortaya çıkar.
Bakıcının değişmemesi ve bebeğin her istediğini koşulsuz yerine getiriyor olması önemlidir.
Hiçbir koşul bakıcının değişmemesi ve bebeğin her istediğini koşulsuz yerine getiriyor olması kadar önemli değildir.
Bir çocuğun zihin yapılarının gelişmesinin en hızlı olduğu dönem ilk 3 yaştır. Bu yapıların bozulması halinde çocuk içe kapanır, göz kontağı kuramaz, konuşmaya başlamış ise bile kelimelerini kaybeder, uykuları bozulur, aşırı seçici yemeye, kusmaya, kabız olmaya başlar. Bunlar otistik bulgular ile karışacak kadar vahim belirtilerdir. Doğru yaklaşılmazsa zaten otizm kapıda beklemektedir.
Bakıcıyı hizmet alınan biri olarak değil, aileden biri olarak, ailenin en değerli bireyi olarak görerek ve bunu ona hissettirecek biçimde davranarak. Onu kontrol ederek değil, ona içten davranarak. Emretmeden, onun vicdanına hitap ederek en iyi kontrolü yapmış oluruz.
Çocuk açısından bakılırsa, şüphesiz ki, yatılı tercih edilmeli. Çünkü çocuk, kendisinin yaşamsal ihtiyaçlarını -ki; bunlar biraz önce de değindiğim gibi beslenmek, uyumak ve temizlenmektir- karşılayana bağlanır. Bu ihtiyaçlarını karşılayanın annesi olması onun ilk tercihidir. Bu olamıyorsa bu ihtiyaçlarını karşılayana yönelir. Doğal olarak, bu ihtiyaçları karşılayan değişken ve tutarsız olursa çocukta tedirginlik ve kaygı başlar. Takip eden sorunların kaynağı da bu kaygıdır.
Bakıcı annenin yokluğunu kapatmak için vardır. İlelebet ayrılık halleri konumuz dışındadır. Hiçbir bebeğin ilelebet annesinden ayrılmaması en büyük temennimizdir. Konumuz annenin bakamayacağı hallerde bakıcının devreye girmesidir.
Bakıcının yatılı olması geceleri de bebeğe bakması anlamında alınmamalıdır. Anne evde ise bebeğin yaşamsal ihtiyaçlarını anne karşılamalıdır. Bir başka deyişle ilk 3 yaşta annenin bebeği ile geçireceği kaliteli zaman onun yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamasıdır. Yoksa oyun oynaması, zekasını açmaya yarayacağını sandığı kitap, CD, oyuncak vs gibi aktiviteler değildir.
Bakıcının yatılı olmasının gündüzlüye olan üstünlüğü bebeğin ona bakan kişiden tıpkı anneden olduğu gibi akşamları ayrılıyor olmasına engel olmaktır. Bu akşamları bebeğe bakıcı bakacak anlamında değildir. Bakıcıdan akşamları faydalanılmak isteniyor ise anne bebeği besliyor, altını alıyor, onu uyutuyor iken bakıcı annenin diğer ev işlerine yardımcı olabilir.
Yaşamın ilk 3 yılında çocuk onun temel yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayana bağlanır. Bu bağımlılık değildir. İlk 3 yıl koşulsuz ilgi ve sevgi ile doyuma ulaşan çocuk yuvadan uçan kuş gibi özgür yaşama devam eder.
Bebeğin gelişmekte olan beyni doğrultusunda değil de annenin kendi yetişkin mantığı çerçevesinde hareket etmesi halinde bebek anneden uzaklaşır. Bu durum yukarıda belirtilen uyku, mide barsak gibi sorunlarını ortaya çıkarır.
Annelerin en sık yaptıkları hata; bebeğin zekasını geliştirmek adına gösterdikleri çabadır. Kitaplar, CD’ler, puzzle’lar ile zekanın gelişeceğini sanırlar. Bu çabayı gözeten sektör de annelerin bu zayıf noktasına hitap eder. Oysa zekanın gelişmesi için gereken olmazsa olmaz koşul ilk 3 yaşta besleyene bağlanmanın yarattığı emin zemindir.
Annelerin yaptığı bir diğer önemli hata; arkadaşlarının çocuklarında gördükleri çocukça davranışları bebeklerinin göstermesinden korkmalarıdır. Bunun için disiplin kurallarına başvururlar. Oysa anneye bağlanmanın olmazsa olmazı koşulsuz sevgi ve ilgidir. Bebek şımarmaz.
Bakıcıya eşlik etmek koşulu ile beslemesini, uyutmasını, altını almasını sağlayarak. Alıştırma sürecini bu işlemlerin sorunsuz yapılabildiği zamana kadar uzatmalıdır. Hatırlamadığımız bebeklik dönemi yetişkin davranışlarını şekillendirir. Bu konu tartışmasız böyledir.
Çünkü yaşananlar hafızaya değil bu dönemde beyinde AMYGDALA’ya kaydolur. Amygdala bence insanın kara kutusudur. Hafızaya kaydettiklerinizi gün olur unutursunuz ancak AMYGDALA UNUTMAZ: Bu bakımdan çocuk büyütmek tarifi imkansız sorumluluk içeren bir durumdur.
Bu sorumluluk anneleri korkutmamalıdır. Çünkü bebekleri ile ilgili yanıtların tümü kendi içgüdülerinde mevcuttur. Yanıtını merak ettikleri bir soru varlığında mantıklarına değil içgüdülerine başvurmalıdırlar. Sorumluluğun ağırlığı kadar çocuk büyütmede varılacak tat da büyüktür
|