"Çocuk belden olmaz, elden olur."
Çocuk yetiştirmede, çocuk terbiyesinde amaç sağlıklı kişilik oluşturmaktır. Kişilik, bir insanın duygu ve davranış özelliklerinin bileşimi olarak tanımlanabilir.
Kişiliğin temelleri ilk beş altı yıl içinde atılır. Her çocuk eninde sonunda kendine özgü bir kişilik geliştirir. Ancak bu kişiliğin dengeli ve uyumlu olabilmesi, gelişim basamaklarının örselenmeden aşılmasına bağlıdır.
Ana çizgileriyle çocuklukta beliren kişilik, az çok değişme ve düzenlemelerden geçerek delikanlılık çağında son biçimini alır.
Çocuğun kimi davranış ve tepkileri anne babadan destek görür, kimisi de engellenir. Çocuk kendi yararına olan ve karşı çıkılmayan tepkilerini yineleme eğilimi gösterir. Kendisine kolay gelen ve amacına ulaştıran tutum ve davranışları benimser.
Böylece çevre koşullarıyla kendi isteklerini uzlaştıran tepkiler aracılığıyla çevreye uyum sağlar. Ancak değişik tepkilerden hangisinin daha iyi sonuç verdiğini deneme ve yanılmalarla bulacaktır.
Çocuğun yetiştirilmesi her şeyden önce temel ruhsal gereksinimlerinin karşılanmasına bağlıdır. Bunlar üç ana başlık altında toplanabilir: Sevgi, Disiplin ve Özgürlük. Bu üç ana gereksinim birbiriyle sıkı sıkıya ilintilidir. Daha doğrusu birlikte karşılanırlar.
Tartışma kolaylığı bakımından sevgi ve disiplin konusu ayrı ayrı ele alınacaktır. Özgürlük gereksinimi ise ayrı olarak değil, sevgi ve disiplin konuları işlenirken vurgulanacaktır.
Çocuğun bu temel gereksinimleri birbiriyle kaynaşmış da olsa gelişme basamaklarında biri veya öteki öncelik taşır. Örneğin, süt çocukluğu döneminde sevgi gereksinimi ön sırayı alır.
Bu basamakta özgürlük ve disiplinden söz edilmez. Oysa ileri yaşlarda çocuğun özgür olma gereksinimi artar; bununla birlikte disiplin verme gereği ortaya çıkar. Ancak sevgi gereksinimi azalmadan sürer gider. Olsa olsa çağlara göre biçim değiştirir.
Bu gereksinimlerin en uygun biçimde aile ortamında karşılandığını yinelemeye gerek yok. Çocuk sevgi ve disiplini uyuşan ve anlaşan ana ve babadan edinirse en sağlıklı yolda gelişir. Başka bir deyişle bu gereksinimlerin düzenli olarak doyurulması çocukta güven duygusu yaratır.
Çocuk yetiştirmeyi bir dizi kurallar ve yöntemler olarak düşünmek de yanılmalara neden olur. Çocuğun kişiliği kendisine örnek aldığı erişkinlerle kurduğu sürekli ilişkilerinden çıkan bir sonuçtur. Bu nedenle sonucu, yöntemler ve tutumlardan önce, örnek alınan erişkinlerin kişilikleri belirler. İşin güçlüğü de buradan kaynaklanmaktadır.
Belli yöntemleri uygulamakla çocuğun sağlıklı yetişmesi gerçekleşseydi her anne-baba çocuğunu en iyi biçimde yetiştirebilirdi. Oysa uygulamada alınan sonuçlar çok ayrılık göstermektedir. Bu da her anne babanın sevgi ve disiplin anlayışının bir olmayışından ileri gelir.
Çocuk yetiştirme sadece mekanik bir iş olmayıp, incelikleri olan bir sanat olduğunu belirtmek gerekir. Çocuk yetiştirmek bir bakıma sade ama beceri isteyen bir iştir. Her şeyden önce ilgi, özen ve sağduyu işidir.
Çocuk da bitki gibi sevgi ve bakımla büyür. Ancak işin güçlüğü çocuğun duyguları ve tepkileri olan bir canlı varlık oluşundan gelir. Anne baba ve çocuğun duygusal etkileşimi, çocuk yetiştirmeyi çok karmaşık duruma sokmaktadır.
Anne babalar kendi eğilimlerine ve çocuktan gelen tepkiye göre, aslında sade olan yöntem ve ilkeleri değiştirerek, kimi zaman da çarpıtarak uygularlar. Ayrıca çocuk anne ve babasından başka pek çok kişiyle etkileşime girer. Kardeşler, nineler, öteki akrabalar ve çevredeki pek çok kişiyle duygusal alış veriş içindedir.
Çağdaş eğitimi nasıl olsa gelip geçecek bir moda gibi görenler vardır. Oysa bu yanlış bir değerlendirmedir. Eğitim anlayışının çağlara ve toplumlara göre değiştiği bir gerçek. Ancak eğitimin tarihsel gelişimi incelendiğinde ana ilkelerin pek değişmediği görülmektedir.
Çağdaş saydığımız çocuk yetiştirme ilkeleri aslında yüzyıllar boyunca uygulana gelmiş yöntemlerin, günümüzde daha bilimsel ve tutarlı bir biçimde derlenmesinden çıkmıştır.
Ayrıca insan ruhunun daha iyi tanınması ve ruhsal gelişimin bilimsel incelenmesi, sağduyuya dayalı yöntemleri doğrulamıştır. Çocuğu yolundan saptıran olumsuz etkenlerin ve yanlış tutumların daha iyi anlaşılması, eğitimin hangi koşullarda ve hangi yöntemler izlenirse başarılı olabileceğini ortaya koymuştur. |