Çocukların ev dışında bakımında geleneksel olarak, anneler çalışırken çocuklara büyükanneler bakmaktaydı. Son yıllarda ise, çekirdek ailenin önem kazanması ve nüfus hareketliliğinin artmasıyla bu gelenek değişmeye başlamıştır.
Ev dışında çocuk bakımı ve günlük bakım hizmetlerine yönelik artan bir ihtiyaç doğmuştur. Yeni Sosyal Güvenlik Kanunu kapsamında, çocuklar için ailelere sunulan sosyal yardım hizmetlerine ilişkin değişiklikler yapılmıştır.
Okul çağında çocuk sahibi olan çalışan kadınlar için okul dışında çocuk bakım hizmetleri ve okulların bu alandaki sorumluluğunu ve faaliyetlerini artırması beklenmektedir.
Sokak çocukları, çalışan çocuklar veya suç işleyen çocuklar gibi zor şartlarda yetişen çocukların korunmasına yönelik hizmetler bu çocuklara ihtiyaçları olan bakımı sunmayı ve çocukları desteklemek üzere kurulan uzmanlaşmış kurumlarda asgari standartlar oluşturulması beklenmektedir.
Günümüzde kadınların işgücü pazarına katılımı artmakta ve uygun maliyetli çocuk bakımı ve yaşlı bakımının sağlanmasını amaçlayan politikaları da içeren iş yaşamı ile ailedeki yükümlülüklerin uzlaştırılmasına yönelik politikalar giderek daha fazla önem kazanmaktadır.
Bu gibi politikaların, yerel ihtiyaçları da göz önüne alarak hizmetlere erişim ve hizmet kalitesi hususlarını ele almaları gerekmektedir. İstihdam politikaları aile düzeni ile işgücü piyasası düzenlemeleri arasındaki karşılıklı bağlantıya giderek daha fazla önem atfetmektedir.
Günümüzde, çocuk bakım merkezleri yetersiz kalmaktadır ve mevcut olanlar da anne ve babalar için genellikle pahalıdır.
Çocuk bakım hizmetlerinin gelişimi sadece tesislere değil, aynı zamanda çocuk bakımı işgücüne yönelik yenilenen yatırımlara da bağlı olacaktır. Çocuk bakımında çalışanların ücretleri düşüktür.
Çocuk bakımı sektöründeki personel neredeyse sadece kadınlardan müteşekkil olup, bu kişilerin eğitim düzeyleri günümüzde eskiden olduğundan daha düşük düzeydedir. Çocuk bakım hizmetlerinde çalışanların imajı düşük ücret düzeyleri ve eğitim eksikliği nedeniyle de genellikle çok iyi değildir.
Aynı zamanda, sektörde gizli istihdam da bulunabilmektedir. Bu sebeple, verimli bir iş gücü geliştirmek için çocuk bakımı işgücü piyasasının yeniden yapılandırılması gerekmektedir.
Çocuk bakımıyla ilgili olarak anne ve babaların kişisel tercihleri ve seçimlerine de daha fazla önem verilmesi gerekmektedir. Bunun yanı sıra, anne-babalar ve çocuklar için olduğu kadar çalışanları da çocuk bakımı alanına çekmek için kapsamlı bilgi, tavsiye ve rehberlik faaliyetleri temel önem taşımaktadır.
Çocuk bakımı sektöründe çalışacak olanların işe alınmasında çeşitliliğin de teşvik edilmesi gerekmektedir. Bunun yanı sıra, çocuk bakımı sektöründe çalışanlar için gereken nitelikler, eğitim, çalışanların özellikleri ve düzenlemelerin de düzenli olarak yeniden şekillendirilmesi gerekmektedir.
Çocukların evde ebeveynleri tarafından bakılmasından ev dışındaki bakım merkezlerine geçiş, çok temel ve hassas bir toplumsal bir konuda büyük bir değişim anlamına gelmektedir.
Bazı kadınlar yeterince veya hatta hiç istihdam edilmemekte ancak çalışma yaşamında kalmak istemektedir; bazıları kısmi zamanlı çalışmakta olup, bu durum çalışırken her gün çocuklarına zaman ayırmalarına da olanak vermektedir. Bunun yanında, üç ila altı yaşındaki çocukların % 80’i bakım merkezlerinde günde veya haftada birkaç saatten tam günlü hizmetlere kadar değişen çeşitli erken eğitim imkanlarından yararlanmakta veya daha gayrı resmi olarak bir akraba, bakıcı ya da komşu tarafından bakılmaktadır.
Genel olarak “başkaları” tarafından bakılan bebekler, yeni yürümeye başlayan çocuklar ve okul öncesi çağdaki çocukların oranı giderek artmaktadır. Erken çocukluk hizmetleri ile bakım kalitesine yatırımda bulunmak önemlidir. Bakım ve eğitim programlarının kalitesi erken çocukluk hizmetlerinde fevkalade önemli olduğundan, hükümetlerin bu hizmetlere ciddi bir yatırım yapması gerekmektedir.
Aslında düşük kaliteli bakım programlarının çocuğun gelişimi üzerinde istenmeyen etkileri olabilir ve okula başarılı bir şekilde uyum göstermelerini engelleyebilir. Bu durum, bilhassa dezavantajlı konuma sahip çocukların durumunda geçerli olan iyi eğitimli personele yatırım yapma ve çocuk bakım merkezlerinde çocukları küçük gruplara ayırma gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Bu çocuklara sağlanan düşük kaliteli hizmetler eşitsizliklerin artmasına katkıda bulunmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Genel olarak, erken çocukluk eğitimine yatırım eğitim sürecinin diğer tüm aşamalarından daha önemlidir.
İş ve aileyle ilgili yükümlülüklerin uzlaştırılması hususu masaya yatırılmış, kadınların istihdamı ile çocuk bakımı arasındaki kuvvetli bağlantıya dikkat çekmiştir. Türkiye’de çocukların % 35’ine anneleri, % 35’ine büyükanneleri veya başka akrabaları, % 20’sine diğer gayrı resmi bakıcılar bakmakta ve % 10’una da kreşlerde veya çocuk bakım kurumlarında bakılmaktadır.
Kayıtlı çocuk bakım hizmetlerine katılım oranları çok daha düşük seviyelerdedir. Çocuk bakım hizmetlerinden asgari düzeyde faydalanılması, bir yandan Türk toplumundaki kuvvetli aile bağlarını yansıtırken; diğer yandan sübvanse edilen çocuk bakım hizmetlerinin eksikliğini olduğu kadar ev dışında çalışan annelere karşı geleneksel toplumsal tutumları da yansıtmaktadır.
Türkiye’de (önemli orandaki yeni yatırım sayesinde) eğitim, (çocuk işçiliği de dahil olmak üzere zor
şartlar altında yaşayan çocuklara yönelik yeni yaklaşımlar sayesinde) çocukların korunması ve daha dinamik bir sosyal diyalog başlatılmasına ilişkin olarak, son on yılda dikkate değer bir ilerleme kaydedildiği görülmüştür.
Özellikle çocuk bakımı alanında, kadınların lehine daha fazla inisiyatif ele alan işgücü politikaları ve sosyal politikalar gerekmektedir. Bu bağlamda, iyi kaliteli çocuk bakımı, barınma ve sağlık hizmetlerini de içeren kaliteli bir sosyal hizmet ortamı sunmayı hedeflediğinden, “aktif içerme” yaklaşımı faydalı olabilir.
Çocuk bakımı ve ev işlerinin kadınların görevi olduğu yönündeki geleneksel tutumdan dolayı, iş ve ailevi yükümlülüklerin uzlaştırılması kadınlar için özel sorunlar doğurmaktadır. Yeni sosyal araştırmalarda da vurgulandığı gibi, annelik ile kariyer sahibi olmanın uzlaştırılması kurumsal desteğin niteliğine, bilhassa da ebeveyn izni için kamu desteği alınmasına, erken çocukluk hizmetlerinin sunulmasına ve aile yaşamına duyarlı işlerin elverişli olmasına bağlıdır. |